29 Kasım 2014 Cumartesi

Ana Samidun Transliteration

Ana Samidun Transliteration:


chorus:

An samidun rugumel jirah
Ruumel ehel i wessilah
Wadallu ar ferrayeti
Wala dihayyul al kife (x2)

bridge:
En samidun (x5)

Ya ehle gazze tekbirun
Fi leylekum mustebshiroo
Ya teyhezu le terkenu
Lel fejrua nelehul bawa (x3)

chorus (x2)

bridge (x6)

Mehmat dala lus tekse de
Rukkul mutaabu tul ida
Fen nasruyya ardal fidha
Badadzalla mia taksa da

chorus (x2)

bridge (x5)

Lem nerud...

Jundullah Transliteration

Son zamanlarda çok dinlediğim ruha huzur veren bir nasheed olan Jundullah'ın kendim çıkardığım lyrics'i (transliteration):

(spiritually) ya jund-alla al-jund-alla ya jund-alla jund-alla(x3) 

chorus:||
{ abadan la lan naheed (2x)(only thrice at first), ean khugal imani
darbunaa darbun kaweem (2x), bilhudal qur'ani } [x2](only twice at first)
saa'irun fi gareeqil haqqi ya jundullah (x2)
||

jundullah(x4)

{ahdan alainaa usuudal areen
namdhi amaaman abad la naleen} (x2)

{hatta idza khaanan nafeer 
udnaa junuudan nul abbil maseer} (x2)

jundullah(x4)

chorus

jundullah(x4)

{walaa budda yawman sayarjiul aqsaa
liyahyal fidaau biduulil mada} (x2)
{lijannaati rabbii saara-sh shahid 
an darbihi dawman abadan la naheed} (x2)

jundullah(x4)

chorus

jundullah(x4)

{sanamdhi jumuudan nadukkul idaa
wa qur'aanu rabbii lanaa mawlidaa} (x2)
{wayab'athu fiina yaqiinan jadeed
fayawmu-sh shahaadah nasrun majeed} (x2)

jundullah(x4)

chorus

jundullah(x4)

23 Ekim 2014 Perşembe

Bu Blogu Oluşturma Sebebim

Babamın babasını hiç görmedim, annemin babasını ise küçük yaşlarımda sadece bir kaç kere gördüm. Ancak onlarla konuşmak isterdim ya da en azından hayatlarını öğrenmek, yaptıkları şeyleri, anılarını, hatıralarını. İnsan daha kendi hayatından kesitleri unutuğundan annem ve babamdan pek de bişey anlatmasını beklemedim ki zaten anlatmadılar da belki başka sebepleri de vardır ancak benim buırada söylemek istediğim ben daha dedelerimi tanıyamadım fakat Allah gösterirse ve bu dünya bir zaman daha var olucak olursa gelecekte torunlarım ya da onlardan sonra gelenler merak edecekler. Atalarımız kimdi, ne iş yapardı, hangi konuda ne düşünürdü vs gibi düşüncelere sahip olacaklar. Belki de bu yazım Google'ın güvenilir serverlarında sistemli bir şekilde sonsuza kadar saklanır ve burada yazılanlar o zamanlara ulaşabilir.

Bazı yazarlar bazı yazılarında bahsederlerdi. Neden yazıyorsunuz sorularına uzun uzadıya cevaplar verirlerdi ve bazıları da tek cümleyle hatta tek kelimeyle yanıtlardı "rahatlıyorum" bunu söyleyen kişi ne doğru söylemiş.

Son'la biten adlar

İlk Robinson Crusoe'da duymuştuk ve ilk adı İngilizce'de "oğlu" anlamına gelen ve genelde soyadlarda görmeye alışkın olduğumuz bir ekle bitiyordu. Sorgulamamıştık sonuçta onların kültürüdür. Demekki Anglo-Saksonlarda böyleymiş dedik ve geçtik. Amerikan kültürünün filmlerle oyunlarla ve diğer mekanizmalarla dünyaya yayılmasıyla ve insanların Amerika'ya hayranlığı ve özentiliği ile sonuçlanan bir durum ortaya çıktı.

Watch Dogs'un bize öğrettiği kadarıyla yeni nesil Amerikalılarda da gözüken bir olay bu. Kahramanızın yeğeninin adı Jackson'dı.

Bu özentilik Latin Amerika'da yoğun olarak kendini gösterdi. En göze çarpan kısmı ise isimler konusunda oldu. Son'la biten isimlere örnek vermeden önce 2014 yılında Monaco'dan Real Madrid'e transfer olan Kolombiyalı futbolcu James Rodriguez. "Bu nasıl bi özentiliktir gidip çocuğunun ismini James (ceyms) koymak ?" demeden önce şunu diyebilirsiniz " doğal birşey ya, sonuçta Avustralya'daki yeni nesil Türklerin isimleri gibi örneğin Steve Karacan" ama bu ismin verilmesi muhtemelen ya annesinin Türk olmaması ya da ailenin özenti olmasından dolayı olabilir. Ancak bu durum James Rodriguez'le bağdaştırılmaya çalışıldığında James'in geçmişini okuyup araştırmak gerekir ki kimse bunu sorgulamamış. Wiki sayfasına göre Kolombiya'da doğmuş büyümüş. Demekki Avustralya'da yaşayan Türkler'e benzetmek olmaz. Bunun tek sebebinin Popüler Amerikan Kültürü'nden yoğun olarak etkilenmelerine bağlıyorum. Neyse sonuçta adını Hames diye okuyup bir nebze yerelleştirmişler.

Son olayına gelince, son diye birşeyin İspanyolca'da hiç bir anlamı yok. Aslında var ama bir isime koyulacak bir durumu yok. İngilizce'deki "are" kelimesine karşılık gelir ancak sadece "they" için kullanılır ve kalıcı durumlarda söylenir. 

Latin Amerika ülkeleri isimlerini genelde futbolcular vasıtasıyla duyurur bu sebeple benim de öğrendiğim ve bu sayfayı yazmam için bana garip bir gereklilik veren bu isimler şunlar(Duyuş Sırama göre):

Jefferson Farfan (Perulu)

Edinson Cavani (Uruguaylı)

Jackson Martinez (Kolombiyalı)

ayrıca Kolombiya Milli Futbol Takımı'na bakarken gördüğüm

Jeison Murillo (son'la bitmesine rağmen Jason'daki son aslında ismin içinde olduğundan dolayı daha çok James'le benzerlik gösteriyor)

biraz daha bakarak şu isimlere de rastladım:

Edwin Cardona (İspanyolca'da w harfi olmadığı düşünülerek)
Yimmi Chara (Jimmy'nin bozması)
Edwin Valencia
Macnelly Torres ( McNelly[ Amerika'da yoğun olarak bulunan İrlandalıların Kolombiyalılara hediyesi])
Elkin Soto (İspanyolca'da k harfi olmadığı düşünülerek)
Stefan Medina (İspanyolca'da bu durumlarda s'den önce hep e konulur).






Tartışmak

Tartışmanın asıl amacı doğru yolu bulmak, fikir alışverişi yapmak ya da başkalarının bir konu hakkındaki fikirleri almaktır.

Hakkında konuşmak istediğim konu ise youtube'da tartışmak ve mantıksız argümanlar ileri sürmek.

Youtube'da yapılan tartışmalar kadar gereksizi yok. Bazı insanlar gerçekten birilerinin düşüncelerini değiştirebileceklerini sanıyorlar. Yüz yüze tartışsalar o küfürleri/lafları etmeyecek kişilerin birbirlerini aşağılayarak birşey anlatmaya çalışması ve komik düşmesidir.

Mantıksız argümandan kasıt şudurki mesela bir düşünceyi savunan kişinin yaptığı hata ya da onun bir kusuru bütün o gruba mal edilemez. mesela aynı kişi yine bir youtube tartışma ortamında bunu ingilizce söyler ancak daha sonra gelip türkçe bir videonun altında bütün akpliler, chpliler vs diye herkesi bir kişinin icraatından dolayı suçlar.

Yine tartışmalarda mesela türk milletini savunan birisinin söylediği bir takım söze cevaben "sizin lideriniz kenan evren de şöyle şöyle yapmıştı" demişti. Ya bu adamın Kenan Evren'i sevdiği, bildiği, tanıdığı, beğendiği ya da lider olarak gördüğü ne malum ? belki ondan nefret eden birisidir. En büyük sorun insanların kendi kafalarında insanları kategorize etmesi ve bir kişiyi tanımadan ondan duyduğu bir cümleyle bu kişiyi bu kategorilerden birine yerleştirmesi akıl süzgecinden geçirememesidir.

Işid (Part 3)




   Irak ve Suriye'de çatışmalar devam ederken ben de 2. parttaki videolardan etkilenip kendim 2 video hazırlayıp google hesabımla youtube'a yükledim.

http://www.youtube.com/watch?v=o73BgekB1Qs

Dota 2 oyununun en son eklenen herosu olan Techies ile oynama fırsatım olmuştu. Suicide diye bir skill'inin olması ve bu videoları izlemem bana ilham verdi ve Stream yapma programı olan OBS ile oyun içi görüntüsünü alıp kesme biçme yapmadan yükledim ve bi kaç arkadaşıma yolladım. Çok beğenildi.

Daha sonra bir arkadaşımın önerisi üzerine internette sert tartışmalara sebep olan yeni çıkacak olan Hatred adlı oyunun trailer'ını alıp editledim ve bunu da yine youtube'a yükledim.

http://www.youtube.com/watch?v=ZiYQMORhJec

Allahuakbar seslerini koymayı ve description yazmayı da ihmal etmedim.

7 Ekim 2014 Salı

Işid (Part 2)

Bundan bir önceki yazım başlık olarak belirtmesem de Işid hakkındaydı. Bu yazımda daha öncekilere göre değişik bir üslupta bulundum. Bunun sebebi ise aslında uludağsözlük'e yazdığımı bire bir buraya kopyalamamdır. 

Bu yazıyı yaklaşık 2 hafta önce yazmıştım. O zaman yazmadığım ve daha sonraki gelişmelerle öğrendiğim bazı yeni bilgileri de buraya eklemek istiyorum.

Propaganda demiştim, her koldan yapıyorlar demiştim. GTA 5 adlı oyunun bir modu olduğu söylenen bir videoda karakterler, videolarda gördüğümüz Işidliler gibi giyiniyor, ateş edip Allahuekber diyor ve arkada Işid videolarının olmazsa olmazı olan neşitler çalıyor.


Daha sonra Youtube'un klasik videodan videoya atlama olayına kapıldım ve diğer oyunlara yapılan modları ya da diğer oyunlarla yapılmış Işid'le ilgili videoları izledim. Gülmekten öldüm. Çoğuna thumbs up verdim emeklerine karşılık.

Işid'in her videosunun arkasına neşit koymasıyla dalga geçen bir grup videoyu da izleyerek kahkaha seline boğulmuştum. En alakasız videoya konulan neşitler güzel zamanlamalarla editlenmiş Allahuakbar sesleriyle birleşerek sonsuz bir gülme tufanını başlatıyor.


Al Jungali adıyla yerden yere yatırmasıyla birlikte "shahadeh" görevini değişik bir biçimde yapmaya karar vermesi güldürmekten öldürüyor.


Neşidin ilahi havasının yoğunluğu Allahuakbar diyen Japonlara gülmeye engel olamıyor.

İman gücüyle duvara çarpmaktan vazgeçip İsrail askerleri üstüne giden lastik bir askeri gülünç duruma düşürerek onu ağır yaraladı.

6 Ekim 2014 Pazartesi

yayıncı kanalı alhayat tarafından yayınlanan 55 dakkalık (bkz: flames of war) filmiyle ilgi çekici bir propaganda yaptılar. çatışmalar sırasında çekilmiş görüntüleri ve akıcı anlatımı güzel bir şekilde birleştirilmiş. anlatan kişi amerikalı ya da kanadalı olsa gerek ancak arapça kelimelerin telaffuzunu da aynen araplar gibi yapıveriyor.

(bkz: neşit)leri resmen hit olmuş. dünya çapında hemen herkes dinliyor. ister istemez gaza getiriyor. öyleki youtube'da birisi şuna benzer bi yorumda bulunmuştu:

"wow, i'm a christian but this song makes me wanna suddenly kill all non-muslims!"

manası da "hıristiyanım ama bu şarkı bende müslüman olmayanları öldürme isteği uyandırıyor"

tabiki bunu yazanın gerçekte neyin nesi olduğunu bilemeyiz ancak bunun doğru olmamasını gerektirecek bir sebep yok.

kısacası bu propaganda politikasıyla daha önleri çok açık, daha önce hiç bir terör örgütü bunlar kadar sosyal medya, video editleme, film çekme, neşit yapma bunları yayınlama gibi. ayrıca suriye rejiminden ele geçirdikleri tanklar ve zırhlı personel taşıyıcılarla merkezleri rakka'da yaptıkları driftli şov 7'den 70'e büyük beğeni topladı.

günümüzde de hala birçok istikrarsız bölge bulunsa da 90lı yıllarda cihat yapılacak daha çok yer vardı. bosna, kosova, çeçenistan, inguşetya, dağıstan, karabağ, gürcistan, abhazya, afganistan, somali ve daha da vardır. bu bölgelerin bir kısmı istikrara kavuştu ve sonuç olarak sayıları azaldı. günümüzde cihatçılar için pek bi yer kalmamıştı artık afganistan dışında. suriye'de patlak veren iç savaş bu cihatçılara ilaç gibi geldi. ama asıl cihatçı akımı ışid musul'u alınca ve hilafeti kurduğunu ilan ettiği zaman başladı. 90 lı ve 2000'li yıllardan savaştan savaşa koşmuş tecrübeli cihatçılar için sıradışı bi olaydı. özellikle çeçenler akın akın geldi. tecrübelerinden dolayı çeçenler yüksek kademelerde yer buldu. geniş bi coğrafyadan 10-20-30 yıllık tecrübeleriyle buraya gelenler yani artık işlerinin profesyonelleri-ustası ve onların öğrenip geliştirdiği taktikler sayesinde kısa sürede geniş alanlar üzerinde hakimiyet kurdular.

uluslararası bir ortam var batıdan 3,000 kişinin ışide katıldığı biliniyor bunların çoğu buralarda doğup büyüyen müslümanlar ancak önemli bir miktarı da daha sonradan müslüman olan amerikalı, britanyalı ya da kanadalı. 500'e yakın rus vatandaşı ki işte bunlar o çeçenler oluyorlar ve bu sayı ayrıca çeşitli miktarda inguş, rus ve dağıstanlı içerebilir (ukrayna'daki savaş biterse bu sayı kısa sürede 2 ye katlanabilir ). 1,000 kadar türk. 600'e yakın kosovalı. endonezya, filipinler, kuzey afrika, kırgızistan, makedonya, afganistan ve arap yarım adasından her yerden gelip burada değişik bir atmosfer yaratıyorlar. bu atmosfer onlara mekke'yi hatırlatıyor ve morallerini arttırıyor. ayrıca ırak ve suriye eski islam devletinin merkezi olan yerler. bu gibi sebeplerden dolayı da sürekli yüksek moralle savaşıyorlar.

ve tabiki kısa sürede bu kadar geniş toprakları ele geçirebilmenin verdiği güvenle savaşıyorlar.

3 Ekim 2014 Cuma

Kürtlerin Biz Türklerden önce Anadolu'daydık yalanı.

İnternette çeşitli ortamlarda Kürtlerce dillendirilen bu söz bazı Türklere dahi inandırılmıştır. Elinin altında tüm dünyadaki tüm bilgilere ulaşabilme gibi bir imkan olunmasına rağmen kimse bunu araştırmaz ve bu uyduruk teze inanır.

Birazdan bu konuyla ilgili konuşacağım ancak Kürtlerin veya diğer milletlerden kişilerin ortaya attığı bu iddianın doğruluğu kabul edilse bile bunun üzerinden milletleri, insanları suçlamanın veya onlardan çeşitli haklar talep etmenin  ya da buna göre yeni bir düzen kurmanın saçmalığını açıklamaya gerek yoktur.

Öncelikle Anadolu'da vaktinde Yunanlardan önce birçok millet yaşamıştı ve aynı şekilde Mezopotamya'da ve çevresinde Kürtlerden önce birçok millet yaşamıştı.

Urartular, Hititler, Lidyalılar... Bu milletlere neler olduğu hiç konuşulmuyor nedense.

Bizans bir döneminde tüm Anadolu'ya egemendi. Yunanlar genelde kıyı şehirlerinde yaşarlar ve ticaret ile geçinirlerdi. İç bölgeler ise çok tenhaydı ve burada yaşayan insaların büyük bir kısmı eski Anadolulu milletlerdendi. 

Karadeniz'in kuzeyinden Balkanlara gelen çeşitli Türk grupları olan Kumanlar, Peçenekler ve Bulgarlar Bizans tarafından yoğun nüfusu olan Balkanlardan alınarak Anadolu'ya yerleştirildi. Ve bu olay 9. ve 10. yüzyıl zamanlarında yaşanıyordu yani 1071'den çok daha önce.

Bizans Balkanlar'daki ve Anadolu'daki Türk halklarını savaşçı kimliklerinden öte bol bol paralı asker olarak kullanmıştı hatta öyle ki bunları Selçuklulara karşı bile ileri sürdü. Ancak kendi insanlarına karşı savaşmak istemeyen bu halklar Selçukluların kısmen de olsa kolay bir zafer kazanmasını sağladılar.

Türk akıncıları daha 4. yüzyılda yaptıkları keşif akınlarında Kars'ı ele geçirdilar ve burayı bir süre egemenlikleri altında tuttular.

Hazarlar vaktinde tüm Kafkasları, Don ve Volga ırmaklarının güney kesimlerini, Kırım'ı, Azak Denizi'ni egemenliği altında tutuyordu ve etki alanları Doğu Anadolu, Ukrayna ve Steplere kadar yayılıyordu.

8. yüzyılda Türkler Türkmeneli adı verilen bölgeye yerilen yere yerleşip burayı yurt eylediler. Ki bize öğretilen 1071'den daha önce bir tarih yani daha kutsal olması lazım aslında. Musul, Kerkük, Erbil başta olmak üzere. 

Bugün Kürtlerin çoğunluk olarak yaşadığı yerler olan Diyarbakır, Siirt, Mardin, Muş, Bitlis'te eskiden Türk sayısı oldukça yoğundu. Osmanlı Padişahı, Kürtler buradaki Türkleri Şii veya Alevi olmaları sebebiyle öldürmelerine destek verdi. Artukluların, Inallıların, Dilmaçlıların ve daha sonra Akkoyunluların yüzyıllarca yönettiği ve Türk toprağı olan bu yerlerde artık Türk sayısı azınlık oldu. Türkçe konuşmaların azalması sebebiyle Sünni Türklerin bir kısmı Kürtleşmeye başladı.

Bir diğer katliam da Ermeniler tarafından yapıldı. 400,000 kadar Türk'ün Van, Iğdır, Ağrı, Kars, Ardahan ve Erzurum'da öldürülmesi. Katliamlar sırayla ve karşılıklı yapıldı ve artık bu bölgelerde ne Kürtler ön plana çıktı. Van'da bir kaç köy ve ilçe dışında tamamen Kürtleşti. Ağrı da aynı şekilde tabi daha sonra Ermenistan'la yapılan anlaşma sonucu Erivan bölgesinden gelen bazı Azerbaycanlılar buraya yerleştirilerek bir miktar Türk nüfusu yerleştirilmiş oldu ama hala ezici çoğunluk Kürt'tü. Iğdır'da katledilen Türkler yerine Azerbaycanlılar yerleşti ve çoğunluk Türk oldu ancak son zamanlarda Kürtler nüfus olarak dengeyi sağlamış oldu.

Kürtlerin anavatanı Mezopotamya olmayıp Zağros Dağları'dır. Buradan zamanla Süryani bölgeleri olan Hakkari ve Duhok'a, daha sonra Şırnak, Siirt ve Erbil yayılmaları oldu. Türk devletleri tarafından inanılmaz haklara sahip oldular. Öyleki Kürtlere Kars, Erzurum, Kayseri, Sivas, Adana ve hatta Ankara'daki otlaklıklarda hayvanlarını otlatabilme izinleri verildi.

Urfa Türkleri, Fransızlara karşı direnipi şehit olup şehirlerini savunurken Kürtler hayvanlarını otlatmakla meşguldü. 

Sonuç olarak o bölgedeki Türkler işte bu gibi olaylarla yok edildi ve Kürtler yayıldı. 

Yani Kürtlerden önce Anadolu'da olanlar yine Türklerdi.



2 Ekim 2014 Perşembe

Yaygaracı Türk Basını

Türk basını bir çok konuda eleştirilmesine rağmen çevre olaylarına yaklaştığı tavır hiç bahsedilmez.

Tespitinde bulunduğum iki konu üzerinden bunu açıklamaya çalışacağım. Sapanca ve Akşehir gölü.

Annemin doğup büyüdüğü köy Akşehir gölüne yakın bir köydür. Şimdi "yakın" diye kabul edilebilir bir uzaklıkta ancak eskiden gölün köyün dibine olduğu ve hatta içine kadar girdiği söylenegeliyor. Tabi bu zamanlar annemin çocukluk zamanlarına yani 60'lı ve 70'li yıllara denk geliyor. Yine sülale arasında söylenegelen sözlerden biri olarak "göl çok açıldı" denir. Bunu sülalenin yaşlıları dillendirir genel olarak. Yani eskiden göl zaten gerideymiş ama daha sonra yayılmış. O kadar yayılmış ki meralar ve tarlalar sular altında kalmış. Son bir kaç on yılda göl tekrar çekilmeye başlayınca Türk basınında "Akşehir Gölü çok yakında tamamen yok olabilir...", "Akşehir Gölü için kırmızı alarm.", "Akşehir Gölü için çanlar çalıyor..." ve hatta "Nasrettin Hoca'nın maya çaldığı göl pek yakında tamamen kuruyabilir" gibi insanları duygusal noktadan vuran ve karamsar bir hava yaratan haberler havalarda uçuşuyordu.

Bölge insanı suların çekilmesiyle açığa çıkan alanda tarım yapmaya başladı. Aslında bu "yeni" oluşan tarlaları ekip biçmeye hakları vardı. Zira oraların sular yayılmadan önce de tarım arazisi olarak kullanıldığı biliniyordu. Öyle ki Osmanlı devrinden kalma birçok kadastro belgeleri var hala bu insanların.

Ancak devlet bu tarlaların ekip biçilmesini oraları "sit alanı" ilan ederek yasakladı. Bununla da kalınmayıp uzun bir süredir tarım arazisi olarak kullanılan bazı yerler de sit alanına dahil edildi. Öyle ki çoğu zaman buradaki hasadın yapılması bile engellendi ve orada birçok ürün çürümeye terk edildi.

Devletin buralara sahip çıkması aslında haklı da sayılabilir. Yeni baraj yapılan yerlerde tarlaları ya da evleri sular altında kalan insanlara ödeme yapılırdı. Belki vaktinde de yapılmıştı. Ya da yapılmamıştı. Bunu annemin kuşağı bilmiyor ki ben nasıl bileyim. Türk basınının yaygara koparacağı yerde araştırması gereken buydu.

Diğer konu Sapanca'ya gelince, yine haber bültenlerinde " Sapanca Gölü'nde yaşanan çekilme korkutucu bir hal aldı..." " çok geç olabilir..." gibi benzer sözler yer aldı. Çekilmelerin boyutu gösterildi ve yeni oluşan sahil boyunun da sazlıklarla kaplandığı gözlendi. Aradan geçen bir süre sonunda haberlerde su çekilmesinden dolayı gölün ortasında bir ada ortaya çıktığı, bu adanın üstünde 1000 yıllık bir yapı olduğu ve bu yapının bir gecede talan edildiği ve içinden bir çok tarihi eserin çalındığı vurgulandı.

Ancak izlediğim hiç bir kanalın haber bülteninde " demekki 1000 yıl önce de sular bu seviyedeymiş ama insanlar yaşamaya devam etmiş" denmedi. Hz. Yusuf'un hikayesinde de 7 yıl bolluk 7 yıl kıtlık olduğu bilinir. Yani doğanın kanunu budur.

Sonuç olarak yarım yamalak iş yapan basınımızın tam teşekküllü yaptığı tek iş yaygara koparmak...

Bu benim Sapanca gezimden kendim çektiğim bir fotoğraf... Su eskiden bu ağacın olduğu yerdeydi. Yer: Gölpark




Bilgisayar Mühendisliği ve Almanya'ya Türk Göçü

60'lı yıllarda Almanya'ya başlayan Türk göçü yıllar boyunca devam etti. İlk aşamada misafir işçi olarak gidenlerin sayısı gittikçe arttı ve milyonu aştı. Daha sonra bazıları geri döndü bazıları ise tam tersine eşlerini ve çocuklarını da yanlarına aldılar. 80'li yılların ortalarına gelindiğinde artık her önüne gelen Almanya'ya gidemez olmuştu. Bu süreden sonra Almanya'ya gitmenin yolu tanıdıklardan geçiyordu. Amcalar, dayılar, enişteler yeğenlerini yanlarına "çekerlerdi".

Bizim meslekte de buna benzer bir durum olduğunu fark ediyorum. Bırakın işe girmeyi, staj bulurken bile artık bir tanıdık olması şart olmuş. Ben belki tanıdıklarım sayesinde pek zorlanmadım ama bazı arkadaşlarım sayısız yere başvurdu ama bir hayır cevabı bile verilmedi. Daha sonra bunlardan büyük bir kısmı okulda hocaların yanında staj yapmak zorunda kaldılar.

Bu iki durum benzerliği dağ gibi ortada olmasına rağmen günümüzde yaşanılanı yani bizim yaşadığımızı haklı çıkarmamalı. Zira ilk olay yurtdışı ve 80'ler. Bu yazımı burada bitiriyorum ve çözüm yollarını bir başka yazıma bırakıyorum.

29 Eylül 2014 Pazartesi


Bol Bol Şükür Etmenin Bir Yolu

Allah'ıma şükürler olsun ki o bana daha fazla şükretmemi sağlayacak bir fikir verdi.

Son zamanlarda hayatımda büyük bir değişim olmamasına rağmen çok fazla kendi kendime keşke deyip çeşitli paralel evrenlerin hayalini kurardım. Belki insan doğası gereği bunu yapmak durumundadır ancak biraz fazla olduğunu fark edebilmem Allah'tan gelen bir lütuftu.

Bu keşke demeler ve bu hayallere dalıp gitmek hem insanın kafasını meşgul edip günlük dikkatini dağıtıyor hem de çalışma, eğlenme ya da ibadet ile geçirilebilecek zamanları heba ediyor.

Bir anda aklıma "her keşke dediğim anda o cümleyi orada bırakıp bunun yerine şükretmek" geldi. Ettiğim şükürlerin sayısı katlanarak arttı. Çok şükür.

5 Ağustos 2014 Salı

Izlediğim tek anime: The Boondocks

Anime konusu açıldığında bilgisizliğimden dolayı genelde sohbet dışı kalsam da başlıktaki söz öbeğini söyleyerek yine konuyu bildiğim bir alana çekip sohbet dışı kalma acısından kurtuluyorum.

Evet izleyip bitirdiğim tek anime, ama neden ? İngilizce olması, Amerika'da geçmesi, değişik bir konusu olması mı ? 

"Ben bunu izleyeceğim" lafını ilk dediğim zamanı hatırlıyorum da, 2013 yazının ortalarıydı. Yine klasik Youtube'da kedi videosu izlemeye başlayıp da ne olduğunu anlamadan kendini 3. Dünya Savaşı ile ilgili videolarda bulan kişiler gibi videodan videoya atlıyordum. Zinciri başlatan videoyu hatırlamasam da nasıl olduysa dizinin bence en komik recurrent(*) karakteri Uncle Ruckus'ın üvey babası tarafından sebepli sebepsiz yere dövülmesini gösteren flashback olmuştu(1):


Bu videoda üvey babanın "nigga" lafını kullanarak vazoyu kıran çocuğa ( aslında o kırmadı ) girişmesi bana kahkahalar attırırken devamında o ince gıcık edici ve komedi dolu sesiyle bu sefer ayıcığı ile oynayan aynı çocuğa "nigga did i just catch you havin' fun?" cümlesini söyleyip dövmesiyle beni yerlere düşürmüştü. Gülmekten devamına odaklanana kadar video bitmişti. Son sahnelerinde ne dediğini anlamak için bi kaç kere daha tekrar izlemeye kalkışmıştım ancak yine aynı yerde kopuyordum.

Bu videoyu sindirdikten sonra bu animeyi kesin izlemeliyim diye düşündüm. Saatlerce linklerini aradım ve bu arada diğer ünlü videolarını izleyerek geçirdim aradaki boşlukları.

Nigga moment(2):


Noktalama işareti olarak kullanılan "nigga" kelimesi her söylendiğinde kahkaha attırırken "bitch nigga" isim tamlaması eğlenceyi ikiye katlıyor. 

Zencilerin silah tutuşu olan Gangsta grip(**)'e güzel bi gönderme yapılıyor ( Gang(***)'lerle çatışıp da bir kere vurulmayan karakterden bahsediyorum  ). Daha önce sanırım die hard serisinin bir filminde esir kahramanımız silahı yanlış tutuyorsun deyip kapıveriyordu.

Bir diğer videosunda ise Amerikalıların Arapları nasıl gördüğüne dair(3):


The Boondocks, bu bölümde 24 dizisine ağır göndermede bulunurken teröriste öyle bir isim vermişti ki kriz geçirmemek elde değil. Aynı anda söylemek isteyenler için üşenmeyip buraya yazdım:
 Omar Abdul Hasan Asad Abad Ali Shaheed Mohamed.

Sorgu sırasında teröristin dediği sözler yere yatırdı yine;

"Allah, make my testicles strong against to the boots of infidel" burada sadece bana güç ver diyebilirdi ancak  direkt olarak testicles'ı kullanması asıl eğlendiren unsurdu

"my penis shaft is stronger than the oak tree" burda da yine çok konuşulacak şey varken benim dikkatimi çeken shaft kelimesi oldu. Şaftı kaymak denir ya. 

evet, şimdi bundan sonraki 3 videomuz ise Fleece Johnson'la ilgili, aynı bölümden 2 kesit(4,5):



İlk defa izliyosanız wtf olmuş olabilirsiniz ancak eğer 3. videoyu izlerseniz aslında dünyanın en komik kesitleri olduğunu anlarsınız(6):

(daha kaliteli versiyonları da var ama bunu bu en önemli faktör altyazılar :)

evet gerçekten böyle birisi var (2011'de uzun bir aradan sonra serbest bırakıldığı söyleniyor ) ve onun parodisi de The Boondocks'ta anlatılmış. The Booty Warrior. En rahat haliyle kasmadan anlatıyor ve bu sözler bizi bizden alıyor:

"all of em's hornin' " çok ilginç bi açıklama ama insan hak veriyor.
"somebody has to gonna give us some booty!" böyle gelmiş böyle gidecek diyor
"booty: a man's butt" röportaj yapanların şaka mı bunlar dercesine ki şaşkın bakışlarına istinaden.

yeri geldi komik yeri geldi hüzünlü anlattı, ortama bi sessizlik çöktüğünde de durduk yere neşeli bir şekilde "i like booty!" diyerek ortamın gerginliğini düşürdü.

teklif edişi ise parodilerin beslendiği asıl malzeme. "i like ya and i want ya, now we can do this the easy way or the hard way, the choice is yours". hapishane kısmında ise yapımcı arka plandaki mahkumlara da bunları tekrarlattırarak inanılmaz ötesi bi sahne ortaya çıkarmış. What's it gonna be Tom ?

Tom demişken, yine Uncle Ruckus gibi çoğu birçok bölümde gördüğümüz Tom'un bi korkusu vardır(7,8):



"Hey hey hey nigga, you got a nice lil ass nigga, give me yo ass nigga, nigga did you see me looking at you nigga, gimme yo ass nigga" 

Evet yine yazdım çünkü tekerleme gibi, doğrusunu söylemeye çalışırken dilime pelesenk oldu ve kimi görsem "gimme yo ass nigga" demeye başladım. Siz siz olun, dikkat edin, demeyin, dövülmeyin. Ha bu aradan klasik sabun düşürme klişesini ciddi anlamda yansıtmış.

Genelde siyahlarla dalga geçip onlardan beslense de İngilizler ve aksanlarına iyi dokunduran bu sahnede çok güzel nüanslar var(9):


Ağır ingiliz aksanı var ya, açıp açıp baştan dinliyorum. "Allow" diyişi hele. Bir de liverpool-arsenal göndermesi de komedi olmuş. ortalama bi amerikalıdan daha çok eğlendiğime emin olmanın verdiği his paha biçilemez. Riley'nin de "fuck you speech" inde Amerikancılığa ve Amerikan yaşam biçimine yaptığı gönderme gayet kaliteliydi.

Yine Tom'dan devam edicek olursak (10):


aslında bu en güzel 2. bölüm gözümde, sadece bu kısmı da eğlenceli ancak, a pimp named slickback'in dedikleri, onun scientific konuşmaları üzerine diycek yok. İzleyin ve keyfinize bakın.

Ve en güzel bölüm(11):


Ana kahramanlar neredeyse hiç yoktu bu videolarda ama bu bölümde tüm ana karakterler aktif şekilde rol alıyorlar ve çok iyi bir senaryoyla en güzel bölümü ortaya çıkarıyorlar. Huey'nin inanılmaz yetenekleri, abartılı Tsubasa'dan kalma sahneler, bunun nesi anime diyenlere cevabını veriyor. Huey'nin Çince konuşması ile karakterin iç yüzünü bi kere daha öğreniyoruz ve hakemin sözde intihar(! :D) sahnesiyle yine bizi sesli güldürüyor. Ve tabiki 3 yıldır işemeyen Çinli teyze ve 12 yaşındaki küçük(hem de ne) Çinli çocuk es geçilmemesi gereken yüksek kalibre esprilerdi.

En güzel şarkı(12):

http://www.youtube.com/watch?v=0L8upjc-of8

Snoop Dogg'un dizide belli başlı bi kaç bölümde gördüğümüz ünlü bi rap'çiyi seslendirmiş olması ve hatta granddad'le dalga geçen bu şarkının yapılması çok hoş olmuş. Favori müziklerim arasındadır. Bölümü de izlemenizi tavsiye ederim ancak izleyemeyecek olanlar için kısaca anlatayım; mahalleye malikane yaptırıp granddad'in evinin karşısına yerleşen Thugnificent ve ekibinin  bizim Huey ve Riley'nin ahlakına bozacağına inanan granddad (ki kendisi çok ahlaklıdır ki Riley ne zaman nigga dese "nigga, i dont want you ever to use the n-word again!" der) çocukların oraya gitmesini yasaklar ancak Riley yine de saklanıp kaçıp bi şekilde gitmektedir. Ve granddad çareyi polise şikayet etmede bulmuştur.

Intro song(13):

http://www.youtube.com/watch?v=cHwkcrK36uA

Her bölüm öncesi havaya sokan eşsiz intro şarkısı. Loop'a almayın, bıktırıyor.



South Park kadar olmasa da The Boondocks da bol bol çeşitli olaylarla, dizilerle ve kültürlerle dalga geçiyor, neye gönderme yaptığını anlamadığınız bölümler çok sıkıcı geçebiliyor ancak esprilerin ve çizimlerin kalitesinin önüne geçemiyor. İzleyelim ve izlettirelim.



Okuduğunuz için teşekkürler, i'm a warrior, let that be known!




*: yineleyen, tekrarlı, devirli.

Türkçe'de bi karşılığını bulamadım ve öyle kullanmayı uygun gördüm.
**:



***: çevirisi çete, ancak çete yazınca o anlamı veremiyor.







Anında Dua Etmek

Tabiidir ki kısa bir başlık koymak gerekiyordu ancak açıklayacağım şey tam olarak " anında dua etmek ya da anında duaya amin demek ya da o an gerekeni yapmak ". Diye söylerken uzattıkça uzatmış oldum, neyse açıklayayım ne demek istediğimi artık. 

Genelde kandil akşamlarında televizyonda dini içerikli programlar yayınlanır. Hemen her kanal bunu yapar en beklenmedik kanallar bile hatta. Sonuç olarak gecenin ve günün önemi anlatılır bir din bilgini tarafından. O gecede yapılması gereken ya da yapılsa kişi için hayırlı olacak şeyler anlatılır bazı dini bilgiler verilir. 

Son uzunca bir dua yapılır ülke dertlerinden dünyadaki Müslümanların çektiği acılardan Allah'ın kullarını affına kadar bir çok konuya değinilir. İşte kastettiğim olay burada cereyan etmektedir. Din bilgini "Alalh'ım günahlarımızı affet" dediği anda kişi de içinden bunu tekrarlamalı ya da yine bu bilgin "Af dileyiniz" dediği anda kafa sallamak ya da hak vermek dışında o an affı dilemek o an onu söylemeli. 

Alim efendi bol bol şükür ve tövbe etmeliyiz dediği anda yine bunları o anda yapmalı. Cümle bitmeden kişi bunları söylemiş olmalı af dileyip, tövbe edip, şükür etmiş olmalı. 

Psikolojik yönden bakılınca, kişide sanki o an söylemenin anlamsızlığı ya da gereksizliği gibi bi algı oluşmuş olabilir ya da sadece hocanın duası sırasında söylemek aklına gelmemiş dahi bile olabilir. Bunlar şeytan vesvesesidir ve o an o noktada yok edilmelidir.


19 Temmuz 2014 Cumartesi

Deneme Yayını

bir gün blog oluşturacağım hiç aklıma gelmezdi. ama bu dünyada yapmam deyip de yaptığım şeyleri aklıma getirince çok da şaşıramıyorum.